Nefes mi, buğday mı? “Hakikat bir denizdir şeriat anın gemisi Çoklar gemiden çıkıp denize dalamadılar Dört kitabı şerheden hakikatte asidir Zira tefsir okuyup manasın bilmediler” Yunus Emre Anadolu Selçuklu Devleti döneminde Horasan Erenleri ve Türkmenleri ile kök salmaya başlayan felsefi akım, şiirlerini Türkçe olarak yazan Yunus Emre ve O’nun tabii olduğu topluluğa olan bakış açışı hakkında somut kanaat oluşmasını sağlamıştır. Yunus Emre’nin hayatı ile ilgili araştırmalar sınırlı bilgilere ulaşmış olsa da 1240-1320 yılları arasında yaşadığı konusunda ortak görüşler ortaya çıkmaktadır. Kendi eserlerinden ulaşılan bazı bilgiler de bunda etkili olup, Risâletü'n-Nushiyye isimli eserinin sonlarındaki, “Söze târîh yidi yüz yidi-y-idi Yûnus cânı bu yolda fidî-yidi” beyitinde geçen h. 707/ m. 1308 tarihi, Yunus Emre'nin bu yılda hayatta olduğuna işaret etmektedir. O’nun h. 720 / m. 1320 yılında seksen iki yaşında öldüğünü belirten bir mecmua kaydı is...
Anadolu’nun nefesi 4 Kaygusuz Abdal(Alai Gaybi) Kaygusuz Abdal, milli bir şair ve nasridir. O’nun 14.yüzyılın ikinci çeyreği ile 15. asrın ilk yarısında yaşadığı tahmin edilmektedir. 1341-42’de dünyaya gelmiş olduğu konusunda ortak görüşler bulunmaktadır. 1444 yılında görünür alemden ayrıldığını belirtenler olduğu gibi daha erken bir vakitte 1420’lerde Hak’ka yürüdüğünü söyleyenler de mevcuttur. Yunus Emre gibi halk dilini kullanmış, Türkçe’nin tüm özellilklerini kalemiyle, düşünceleriyle yüzyıllara miras bırakmıştır. Kaygusuz Abdal şiirlerinde “Miskin Kaygusuz”, “Kul Kaygusuz”, “Sarayî”, “Miskin Sarayî” gibi mahlaslar da kullanmıştır. Kendisinden “Baba Kaygusuz”, “Kaygusuz Baba”, “Kaygusuz Sultan”, “Kaygusuz Sultan Abdal” diye bahsedilmektedir. Metamorfoz Başka bir canlı sıfatında görünerek don değiştirme olayına Anadolu’daki anlatılarda çok rastlanır. Horasan’dan Anadolu’ya gelen Türkmen erenlerinde sıkça rastlanılan bu özellik, Orta Asya’dan kalma eski şaman ve Tü...
Anadolu’nun nefesi I Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli “Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde, Hak’kın yarattığı her şey, yerli yerinde Bizim nazarımızda kadın, erkek farkı yok, Noksanlıkla, eksiklik senin görüşlerinde.” Anadolu’nun kültürel yapısı içinde 13.yüzyılda devrim niteliğinde değişimler yaşanıyordu. Horasan ve Türkistan bölgesinden özellikle Moğol baskısı ile kitleler halinde Anadolu'ya akan Türkmen toplulukların önemli bir bölümü, yurt tutup çerağ yakma ve birlik sağlama amacı içindeydi. Anadolu’ya gelen erenler içinde Hacı Bektaş Veli’nin adı özellikle bu asrın ikinci çeyreğinden itibaren önem kazanmaya başlıyordu. Gülşehiri’nde Sulucakarahöyük’te kerametleriyle civar illerde adından sıkça söz ettiren bir er çıkıyordu meydana. Adı Bektaş olan, hakikatten haber vererek Hace sonra da Hünkâr adını alan bir ışık, ilmi ile aydınlık saçıyordu çevresine. Mücadeleci, akılcı, gelenek ve değerlerine bağlılığının yanında keramet sahibi olması O’nu yüceltiyordu. Ah...
Yorumlar
Yorum Gönder