Hoca Nasreddin
Hoca Nasreddin
aslında kimdi?
Osmanlı tarihçisi Aşık Paşa’nın Gaziyan-ı Rum, Ahiyan-ı Rum,
Abdalan-ı Rum ve Bacıyan-ı Rum örgütlenmeleri şeklinde 4 gruba ayırdığı
13.yüzyıl Anadolu’sundaki toplulukların
Türk beyliklerinin kuruluşunda önemli roller üstlenmesi, sonuçları açısından da
tahlil edilmesi gereken bir dönem. Moğol istilasının kasıp kavurduğu bu yıkımlı
dönemi incelerken işgale direnç gösteren grupları sosyal ve ekonomik yönleriyle
incelemek tarihsel bir sorumluluk olsa gerek. Zira bu döneme ait bilinen pek
çok yanlış doğrular var.
Tarihimizin karanlık kalmış konularından biri olarak
karşımızda duruyor Hace Nasirüd-din. Nükteli fıkraları ile bize tanıtılan ama
daha öteye gitmeyen bir filozof. Bindiği dalı kesen, Akşehir Gölü’ne maya
çalmaya tutuşan; Anadolu Selçukluları döneminde yaşadığı tahmin edilen,
didaktik olduğu kadar kinayeli ve düşündürücü vakalarıyla yaşayan mizahi bir
kişilik. Peki gerçekten de böyle mi? Hoca Nasreddin fıkralarıyla ünlü bir
kişilik mi yoksa bir topluluğun önderi mi? Mevlana’nın, hatta O’nun babası
Sultanü’l Ulema Bahaeddin Veled’in ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin de çağdaşı olan,
Moğol’a karşı bayrak açan asi adam Hace Nasirüd-din mizahı bir karakter olan adaşıyla
farklı şahsiyetler mi? Bu soruların cevaplarına uzanan yolda önce Ahi Evren’e
bakmak gerekiyor…
Ahi Evren
Ahi Evren’in adı, Konyalı Ali b.Süleyman b.Yunus adındaki
bir muallim tarafından, 1262’de O’nun üç eserini ihtiva eden yapıtın ilk
sayfasına Şeyh Nasirü’d-din Ebül Hakayık Mahmud b.Ahmet el Hoyi olarak kaydedilmiştir. 1275 yılında ise yine üç eserini ihtiva eden yapıtın ilk
sayfasına Seyyidül – Muhakkaki Nasirü’ddin yazılmıştır. Bu iki kaydın Ahi
Evren’in lakabı ve künyesi hakkında bilgiler verdiği görülmektedir. Azerbaycan
Türklerindendir.

Ahilik
Ahilik örgütlenmesi Kayseri’de başladı. 1. İzzettin Keykavus
ve 1.Alaaddin Keykubat’ın Ahi örgütüne girmeleriyle birlikte Ahiler’in piri
olarak kabul edilen Ahi Evren Hace Nasirüd-din Mahmud desteklendi. Kendisi aynı
zamanda Evhaduddin Kirmani’nin de damadıydı. Kaynaklar, Kirmani’nin Abbasiler
tarafından Fütüvvet akımının şeyhi olduğunu belirtmektedirler. Bu akım
Araplar’da bir çeşit esnaf teşkilatlanmasıydı. Ahi Evren Kayseri’de
Debbağ(dericilik) ile uğraştı ve derici esnafının bulunduğu Debbağ Mahallesi
oluştu. Eşi Fatma Bacı(Bektaşilik’te Kadıncık Ana, Kadın Ana) da yine
Kayseri’de kurulan Bacıyan-ı Rum teşkilatının lideri idi.
Ahilik’in Anadolu’ya yayılması Hacı Bektaş Veli’nin çağdaşı
olan Ahi Evren ile gerçekleşti. Ahilik, Orta Asya’dan göç etmiş sanat ve meslek
erbabına istihdam oluşturmayı, rekabet ve kalitenin korunmasını amaçlıyordu. Ahilik’in ahlaki değerlerine göre sanatkar ve meslek sahiplerinin
eğitilerek yeri geldiğinde askeri güç içerisinde yer almaları da bu birliğin
amaçları arasındaydı. Osman Gazi’nin kayınpederi Şeyh Edebalı da Ahilik’in
önemli isimlerindendir. Ahi erkeklerine “Eline diline beline sahip ol”
felsefesinin öğretildiği de -ki bu söz Hacı Bektaş-i Veli’ye aittir- Aşık
Paşazade’nin yanı sıra Ahi çevrelerince yazılıp çizilmiştir.
Makalat’ta da Hacı Bektaş Veli ile Ahi Evren Hace
Nasirü’d-din’in görüşmelerinden söz edilmektedir. Makalat’ta Ahi Evren’in vergi
ile ilgili bir olaydan dolayı Konya’ya gittiği yer almaktadır. Sultan
1.Alaaddin Keykubat’ın dileği üzerine de Konya’ya gittiği bazı kaynaklarda geçmektedir.
O’nun 1240’lı yılların sonunda Konya’da vezirlik yaptığı da anlaşılmaktadır. Kayseri’de
ise kadılık yaptığı da bilinmektedir.
Ahmed Eflaki, Ariflerin Menkıbeleri isimli eserinde O’ndan Vezir
Nasırü’ddin olarak söz etmektedir. Mesnevi de ve Divan’da da vezir olduğu, Lala
makamında yer aldığı da yazmaktadır.
Nasreddin Hoca’nın latifeleri
Nasreddin Hoca latifelerde fıkıh bilginidir, konuşkandır, kadı
olur, hadis bilginidir ve bazen de hekimdir. Bu özellikler Ahi Evren Şeyh
Nasırü'd-din’in özellikleridir. Eflaki O’nu tanımlarken, “O her ilimde mahir idi
ve her fende Sadru’ddin Konevi ile atbaşı giderdi” demektedir. Saddereddin
Konevi de Ahi Evren’e yazdığı bir mektupta O’nu Hace Nasırü'd-din olarak
anmaktadır. Ahi secerename ve fütüvvetnamelerinde de Ahi Evren’in lakabı
çoğunlukla Ahi Nasrü’d-din şeklinde kaydedilmiştir.
Prof.Dr. Mikail Bayram, Nasreddin Hoca latifelerinin Ahi
Evren’in Letaif-i Hikmet, Ahlak-ı Nasıri ve Letaif-i Gıyasiyye’sinden alınma
olduğunu ifade ediyor. Pek çok örnek de veriyor. Letaif-i Hikmet’te de aynen
yer aldığını belirtilen örneklerden biri şöyle anlatılıyor:
“Latifenin birinde suya düşüp boğulmakta olan bir cimriyi
kurtarmaya çalışanlar ona ‘Elini ver seni kurtaralım’ diyorlar. Nasreddin Hoca
‘ona elini ver demeyin, elimi tut deyin. Çünkü o ömründe hiç kimseye bir şey
vermemiştir. Size elini vermez’ diyor.”
İsimlerinin ve lakaplarının aynı oluşu, Anadolu Selçukluları
döneminde yaşamaları, filozoflukları, kadılık ve vezirlik makanında bulunmaları,
latifelerin Ahi Evren’in eserlerinden alınmış olduğu gerçeği, Ahi Fütüvvetname
ile Secerenameleri, Mesnevi ve Ariflerin Menkibelerinde yazılanlar Hoca Nasreddin ile Ahi Evren Hace Nasirü’d-din Mahmud’un aynı
kişi olduklarının, önemli delilleri olarak karşımızda ayan beyan durmaktadır....
Mehmet ZENGİN, 14 Ocak 2015 İstanbul
Kaynaklar
Ahi Evren - Mevlana Mücadelesi, Prof.Dr. Mikail Bayram, NKM
Yayınları 107
Osmanlı’nın Manevi Temelini Oluşturan Gerçek, Cemal Canpolat
Markiz Yayınları
Manakab-ı Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli, Vilayet-Name, Abdulbaki
Gölpınarlı, İnkılap Yayınları
Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli Ali’nin Sırrı, Rıza Zelyut, Kiripto Basım Yayım
Yorumlar
Yorum Gönder