Moğol'a karşı direniş: Ahi Evren ve Ahilik

Moğol'a karşı direniş: Ahi Evren ve Ahilik

“Ahi Evren adlı bir er de vardı ki, Denizli’den Konya’ya ordan Kayseri’ye gelmiş, Kayseri’den de kalkıp Gülşehri(Kırşehir)’ne gelerek yerleşmişti. Fütüvvet ehlinin ulusuydu, fakat aslını, soyunu nereli olduğunu kimse bilmez, çünkü gayb erenlerindendir. O’nu Sadreddini Konevi aleme bildirdi. Bu erin bir çok kerameti vardır, gün gibi meşhurdur.” 
Vilayet- Name

Anadolu’da 1200’lü yıllarda yerleşik yaşama uyum sağlamaya çalışan Türkmenler ve onların tabi olduğu toplulukların yurt edinmeye çalıştıkları bölgelere Moğol akınlarının başlaması, apansız bir mücadeleye de sahne olur. Avrasya’yı kasıp kavuran Moğol istilası Anadolu’ya da uğramış, oğlu 2.Giyasiddün Keyhüsrev tarafından suikast sonucu öldürüldüğü söylenen Sultan Alaaddin Keykubat’ın ardından Selçuklu Devleti eski görkemini kaybetmeye başlamıştır.

Anadolu Selçukluları döneminde Moğollar’ın Anadolu’yu işgal edip çıkarlarına uygun bir yönetimi iktidara getirdikleri 1243-1335 yılları arasında Ahi ve Türkmen çevreleri Moğol yanlısı iktadara ve Moğollara karşı mücadele etmiş, bu tutum, iktidarın onlar üzerinde ağır baskılarına ve şiddet uygulamalarına da neden olmuştur. Ahi Evren ve Ahilik örgütlenmesi Moğollara karşı verilen mücadelede önemli bir yere sahip olmuştur.

Ahi Evren kimdir?
(1171-1262)
Keramet-i Ahi Evren adlı eserde ve bazı “Ahi Secerenameleri”nde Ahi Evren’in 93 yıl yaşadığı belirtilmektedir. Asıl adı Şeyh Nasirüd’din Ebü’l-Hakayık Mahmud b.Ahmed el Hoyi’dir. Kendisinin Sadreddin Konevi’ye 1199 yılında Herat’ta, Fahrud’din Razi’nin hizmetinde olduğunu bildirdiği ifade edilmektedir. Prof.Mikail Bayram bu bilgilere dayanarak Ahi Evren’in 1171 yılında doğmuş olabileceğini söylüyor. Zira 1261 yılında öldürüldüğünü göz önüne alıyor. 1204 yılında Bağdat’a geldiği ve Şehy Evhadü’d’din-i Kirmani ile tanıştırıldığı sanılıyor. Anadolu Selçukluları döneminin bu değerli ilim ve fikir adamı, eserlerinde adını anmamayı tercih etmiştir. Bu tutum ve uygulamanın Melamilik anlayışından kaynaklandığı savunulur. Zira Melamilik’te kişiler başarılarını, iyiliklerini gizli tutarlar.

Anadolu’ya Gelişi
Anadolu Selçuklu Sultanı 1.Gıyasettin Keyhüsrev ikinci kez tahda geçince Abbasi Halifesi en Nasır
li-Dinillah’a cülusunu bildirmek için hocası Malatyalı Şeyh Mecüd-din İshak’ı (Sadru’d-din Konevi’nin babası) diplomat olarak Bağdat’a gönderir. Şeyh İshak o yıl hacca da gitmiştir ve dönüşte Bağdat üzerinden Anadolu’ya gelişinde Muhyi’din-i İbnül Arabi ,Ebu Cafer Muhammed el Barzai ve Evhadüd’din-i Kirmani gibi birçok bilgini beraberinde getirmiştir. Ahi Evren Şeyh Nasirüd’din Mahmud el Hoyi’nin de bu kafile ile Anadolu’ya geldiği sanılmaktadır. Ayrıca fütüvvet hareketini yeniden organize eden Abbasi Haifesi en-Nasır ile siyasi ve kültürel münasebetler içine girdiği de anlaşılmaktadır.

Ahiyan-ı Rum
Ahilik, İslam dünyasında Abbasi Halifesi Nasır Li-Dinillah tarafından kurumlaştırılan fütüvvet kurumunun Anadolu’da 13.yüzyıldan itiberen millileştirilmiş ve yerli unsurlarla donatılmış halidir.
1.İzzettin Keykavus ve 1.Alaaddin Keykubat’ın Ahilik teşkilatına girmeleri ile Anadolu coğrafyasında Ahiliğin kuruluşu tamamlanmıştır. Ahi Evren’in hocası ve kayınpederi olan Evhadüd’din Kirmani fütüvvet akımının şeyhi ve aynı zamanda da dönemin tanınmış sufilerindendir.

Ahilik Orta Asya’dan göç etmiş sanat ve meslek grubuna istİhdam yaratmak, kalitenin korunmasını sağlamak ve rekabeti güçlendirmek amacıyla oluşturulmuştur. Ahilik kendi ilkeleri çerçevesinde sanatkar ve meslek erbabını eğitmenin yanında gerektiğinde askeri güç içerisinde yer alınmasını da sağlayan bir yapıya sahiptir.  Ahiliğin Anadolu’da yaygınlaştırılması, Hacı Bektaş’ın çağdaşı olan Ahi Evren tarafından sağlanmıştır.

Kayseri’de Debbağlar Mahallesi
Osmanlı tarihçisi Aşık Paşa’nın Ahiyan-ı Rum ya da günümüz deyimiyle Anadolu Ahileri olarak isimlendirdiği Ahiler’in Piri Ahi Evren Şeyh Nasirüd’din Mahmud el Hoyi, Anadolu’ya girdikten sonra Kayseri’ye yerleşmiştir. Vilayet-Name’de de Ahi Evren’in Kayseri’ye geldiği de anlatılır:

“Ahi Evren adlı bir er de vardı ki, Denizli’den Konya’ya ordan Kayseri’ye gelmiş, Kayseri’den de kalkıp Gülşehri(Kırşehir)’ne gelerek yerleşmişti. Fütüvvet ehlinin ulusuydu, fakat aslını, soyunu nereli olduğunu kimse bilmez, çünkü gayb erenlerindendir. O’nu Sadreddini Konevi aleme bildirdi. Bu erin bir çok kerameti vardır, gün gibi meşhurdur.”  

Hocası Evhadiddin Kirmani ile Kayseri’ye yerleşen Ahi Evren, ilk olarak burada Ahilik teşkilatını kurmuştur. Öncelikle bir debbağ atölyesi ile başlangıç yapan Ahi Evren, atölyenin büyümesi, işçi ve ustaların çoğalması sonucu atölyenin bulunduğu çevrenin bir “Debbağlar Mahallesi” halini almasına vesile olmuştur. Bu konuda devletin desteğini ve himayesini de aldığı ifade edilir. Bu sayede bir sanayi sitesinin oluştuğu da muhakkaktır. Kayseri’nin çok eski zamanlardan beri bir ticaret merkezi olması da önemli bir etkendir.  Ahi Evren zamanla dericilerin(debbağ) ve 32 çeşit sanaatkarların da lideri haline gelmiştir.

İbn Battuta da Anadolu’nun belli başlı bölgelerinde ve özellikle Türkmen kasaba - köylerinde Ahi mensuplarına rastlandığını söyler. Battuta; Antalya, Burdur, Ladik, Milas, Barcın, Konya, Niğde, Aksaray, Kayseri, Sivas, Gümüş, Erzincan, Erzurum, Birgi, Tire, Manisa, Balıkesir, Bursa, Gerede, Geyve, Yenice, Mudurnu, Bolu, Kastamonu ve Sinop’ta Ahiyet-ül Fityan adından ve bu zümrenin zaviyelerinden söz eder.

İbn Battuta’ya göre Ahiler adaletin muhafızlarıydılar ve zalimlere, zorbalara karşı mücadele etmekteydiler.

Moğol işgaline direniş
Anadolu Ahileri yalnızca bir esnaf teşekkülünden ibaret değildi. Ahilerin, fütüvvet kelimesinden hareketle bir “ahlaki prensip” yanı da mevcuttu. İbni Battuta Ahilerin genç ve bekar işçilerden oluştuğunu belirtiyor. Fakat evli Ahiler de olduğu, devletin yüksek kademelerinde görev aldıkları da biliniyor. Ahiler yalnızca iç bölgelerde değil, uç bölgelerde de faâl olmuşlardır. Şeyh Edebali de bunlar arasıda yer alır. Edebali, zengin ve nüfuzlu olan yüksek derece bir Ahi idi. Şeyh Edebali Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin manevi kemale ermesinde büyük rol oynamış, terbiye ve tasarrufuna almıştır.

Ahilik ve Bektaşilik arasında çok sıkı bir bağ olduğunu da söylemek gerekir. Zira Fuad Köprülü, Ahmet Yaşar Ocak ve Irene Melikoff’un bu konudaki görüşleri önemli yer tutar. Ahilik’te görülen kemer kuşanma ile, Bektaşilik’te yer alan kemer bağlama benzeşen geleneklerdir. Ahilik’te var olan hiyerarşik yapıda mesleğin ilk kurucusu kabul edilen bir “Pir” vardır. Bu meslek pirleri, Hz.Ali’nin belini bağladığı ya da belinin bağlanmasına izin verdiği kişilerdir. Bu düzen Hz.Ali’den Hz.Muhammed’e ve Allah’a veya Hz.Muhammed’den Hz.Adem’e ve Allah’a ulaşır.

Merkezi sisteme olan karşı duruşlarıyla huzursuzluk kaynağı olarak görülen Ahiler, Moğolara karşı da asi bir tutum sergilemişlerdir. 1240 yılında Babai İsyanı olarak zuhur eden hadisenin ardından Ahi Evren’in, isyana destek verdiği gerekçesiyle tutuklandığı görülür. Bazı tarihçiler bu isyanda, Moğol baskısı nedeniyle merkezi idarenin Türkmen halkına uyguladığı ağır yaşam koşullarının etkisinin büyük rol oynadığını söylerler. 
1243 Kösedağ Savaşı’nda ağır bir yenilgiye uğrayan Anadolu Selçuklu Devleti hakimiyetini yitirmiş görünmektedir. Moğollar Sivas ve Tokat’ı direniş görmeden almışlar Kayseri’ye yürümüşlerdir. Moğol ordusunun karşısına Kayseri’de Ahiler çıkmış şehri 15 gün kadar süre ile başarı içinde savunmuşlardır. Ancak Kayseri Subaşısı Hacokoğlu Hüsameddin’in ihanetine uğramışlardır. Ahilik teşkilatı paralelinde kurulan Anadolu Bacıları da Kayseri’de büyük bir direniş göstermiştir. Moğol ordusu ihanetle şehre girmeyi başarmış ve Ahileri kılıçtan geçirmiştir. Bacılar da esir alınmıştır.

Moğol yanlısı yönetime ve Moğollara karşı direniş, daha uzun yıllar sürmüştür. Ahi Evren, Moğolların Anadolu’dan atılması için büyük gayretler göstermiştir.

Sultan Hanı...
1254 yılında 2.İzzüd’din Keykavus’un tek başına iktidarı ele alıp Moğollara ve Moğol yanlısı kardeşi 4.Rükned’din Kılıçaslan’a karşı mücadeleye başlamasıyla birlilkte Ahiler,  Keykavus’un yanında yer aldılar ve onu desteklediler. 2.İzzüd’din Keykavus’un veziri Kadı İzzüd’din Muhammed de Moğolları Anadolu’dan atmaya kararlıydı. İbn Bibi, Kadı İzzüd’din Muhammed’in savaş hazırlıkları için  Kırşehir’e gittiğini yazmakta ve burada Kırşehir Kadısı başta olmak üzere şehirin ileri gelenleri ile toplantı yaptığını da anlatmaktadır. Baycu Noyan Moğol alehtarı tavırlar nedeniyle Anadolu’ya ikinci kez girdi.  Konya yakınlarındaki Sultan Hanı mevkiinde Vezir Kadı İzzüd’din Muhammed ve beraberindekilerle Baycu Noyan komutasında Moğol ordusu arasında yaşanan savaş (1256) sonunda Selçuklular yenilgiye uğradılar. Vezir Kadı İzzüd’din Muhammed ve 14 Selçuklu Emiri idam edildi. Böylece Ahiler ve Türkmenler ikinci kez Moğollardan darbe almış oldular.

Prof.Dr.Mikail Bayram’ın yazdıklarına göre Hulagu Han’ın amcasının oğlu Baycu Noyan, daha sonra Konya’ya gitti. Mevlevi kaynaklara göre Mevlana’nın himmetiyle Konya yağmalanmaktan halk ise katliamdan kurtuldu.  Hulagu Han Bağdat seferi hazırlıklarında olduğundan Baycu Noyan Konya’da fazla durmadı ve sefer hazırlıklarına katılmak için ordusuyla yola çıkarak Anadoludan ayrılmak zorunda kaldı. 

Batı Anadolu’ya kaçan 2.İzzüd’din Keykavus bu durum üzerine tekrar Orta Anadolu’ya döndü ve kurtuluş savaşını sürdürmeye başladı. Bu sırada Ahi Evren’in de Akşehir de olduğu ve sultana Letaif-i Hikmet adlı eserini sunduğu sanılmaktadır.  Seyyid Mahmut Hayrani vakfiyesindeki imzasından bu durumun anlaşıldığı ifade edilmektedir. Mehmet Fuad Köprülü, Ahi Evren’in Letaif-i Hikmet’ide sultanı Anadolu Selçukluları’nın son ümidi olarak gördüğünü yazar...

2.İzzüd’din Keykavus ile baş edemeyeceğini anlayan 4.Rükned’din Kılıçaslan ve çevresi, Baycu Noyan’a başvurdular. 2.İzzüd’din Keykavus bu kez Anadolu’yu terk etmek zorunda kaldı. Alıncak Noyan komutasındaki Moğol ordusu yanlarındaki 4.Rükned’din Kılıçaslan ile Anadolu’ya girdi. Ardından da Hulagu Han’ın menşuru(ferman) ile Kılıçaslan Konya’da tahda oturdu.

Moğol yanlısı yeni yönetimin Ahilere ve Türkmenlere karşı tutumu olumsuz sonuçlara neden oldu. Ahilerin Anadolu’daki tüm şeyh ve müritlerine Mevlana’ya bağlanma mecburiyeti getirildi. Mevlana’ya bağlanmayan iş yerleri, tekke, zaviye, okul(medrese) ve vakıflar zorla alındı. Bunun sonucunda Anadolu’nun pek çok yerinde Ahi ve Türkmenler ayaklanmaya başladılar. Denizli, Karaman, Çankırı, Ankara, Kırşehir ve Aksaray’da isyanlar baş gösterdi. Bu ayaklanmaların en büyüklerinden biri de Kırşehir’de yaşandı. İsyanı bastırmak üzere Moğol  asıllı Emir Nurud-din Caca şehirde isyancıları kılıçtan geçirdi. Kırşehir’de bulunan Ahi Evren de bunlar arasındaydı. Mevla’nın küçük oğlu Alaaddinin de bu isyanda öldürüldüğü söylenmektedir. Bazı araştırmacılar, Elvan Çelebi’nin, Hacı Bektaş ile Osman Gazi’nin kayınpederi Şeyh Edebali’nin sultanla savaşmayı göze almadıklarını söylemesini bu olaya yormaktadırlar.


Mehmet ZENGİN
17 Mart 2016, İstanbul 


Yararlanılan Kaynaklar
-Ahi Evren-Mevlana Mücadelesi, Prof.Dr. Mikail Bayram, Genişletilmiş 3.Baskı, NKM, s.7,43,51,52,53, 57,58,59
-Divan-ı Hikmet, Hoca Ahmet Yesevi, Hazırlayan Dr.Hayati Bice, Türkiye Diyanet Vakfı, s.88.
-Anadolu’da İslamiyet, Ord.Prof.Dr. Mehmet Fuad Köprülü, Akçağ 2.Baskı, s.67,68.
-Vilayet-Name, Menakıb-ı  Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli, Abdülbaki Gölpınarlı, İnkılap Kitabevi, s.49,50,51,52.
-Osmanlı’nın Manevi Temelini Oluşturan Gerçek; Dervişler, Babalar ve Bektaşi Dergahları, Cemal Canpolat, Markiz Yayınları, s.61-75.
-Küçük Asya’da Selçuklular, Vlademir Aleksadroviç Gordlevskiy, Türk Tarih Kurumu, s.174,175,176.
- Menakıbu’l Kuddisye fi Menasibi’l Ünsiyye, Elvan Çelebi, Hazırlayanlar İsmail E. Erünsal, Ahmet Yaşar Ocak, Türk Tarih Kurumu, s.66,67.
-Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu, Ord.Prof.Dr. Mehmet Fuad Köprülü, Akçağ 8.Baskı, s.90,99, 110,111,112,113.
-Ahilik Araştırmaları 1913-1932, Yusuf Turan Günaydın, Türk Tarih Kurumu, s.72,73,74,75.
-Ahilik, Kuruluşu, İlkeleri ve Fonksiyonları, Dr.Fahri Solak Marmara Üniversitesi İİBF İktisat Bölümü, İTO Yayın No 2009-56, İstanbul 2009.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nefes mi, buğday mı? Yunus Emre

Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli

Sarı Saltık