Kayıtlar

Meksika’da sonsuzluğun dansı

Resim
Sonsuzluğun dansı Doğanın döngüsünün yaşamla bütünleştirilerek pagan adını aldığı inançlar, 21. yüzyılda dünyanın çeşitli bölgelerinde festival benzeri etkinliklerle devam ediyor. Meksika ve Peru gibi bazı Latin Amerika ülkeleri ile Asya’da sürdürülen bu tür ritüeller, inançsal değerlerin gelenekçiliğini gün yüzüne çıkarırken, insanoğlunun anlamlandırmaya çalıştığı hayata da başka bir bakış açısı getiriyor.     Latince pagus ve pagani sözcüklerinden türetilmiş olan “pagan” kelimesi “kırsalda yaşayan köylü, taşralı” anlamına gelmekle birlikte, animizm (ruhçuluk) ve naturalizm (doğa tapıcılığı) ile de ilişkilendiriliyor. Eski Mezopotamya dinleri, eski Mısır dinleri, Orta Doğu dinleri ile Hinduizm ve benzeri inanç sistemleri pagan gelenekler olarak incelenmektedir (Yılmaz, 2015:32). Ancak köklerinin Avrupa’nın eski dinlerinde olduğu da dile getirilmektedir (Yüksel, 2019:105). Paganlar, doğanın kutsallığını kutlar ve her şeyde var olan ilahiliğe saygı duyarlar. Kavramsal...

Mistisizmin Hindistan’da baharla buluşması: Holi festivali

Resim
Kadim zamanlardan kalma bazı farklı inanç ve gelenekler dünyanın çeşitli bölgelerinde günümüzde de devam etmekte, festival ya da kutlamalarla varlığını korumaktadır. Özellikle mevsimsel döngülerle ilgi olan köklü gelenekler renkli olduğu kadar ilginç törenlere de ev sahipliği yapmaktadır. Hindu geleneklerinde kutlanan Holi Festivali de, dünyanın en göz alıcı kutlamaları arasında gösterilmektedir. Bu yıl 09-10 Mart tarihlerinde düzenlenecek olan festivalin ilk gününde iyiliğin kötülüğe karşı zaferi, ikinci gününde ise baharın gelişi coşkuyla selamlanacak.  Doğanın canlanışını ve uyanışını temsil eden bahar mevsimi ile ilgili yeryüzünde birçok etkinlik yapılmakta, bu etkinlikler geçmişten gelen ritüellerle renkli olduğu kadar heyecan verici kutlamalarla da dikkati çekmektedir. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan topluluklarda da bahar mevsiminin gelişi büyük bir önem taşır. Çünkü baharda tabiat kış uykusundan uyanır, ağaçlar çiçek açar, hayvanlar yavrular. Dolayısı ile zorluklarla ...

Barak Baba

Anadolu’nun Nefesi 19 Barak Baba "Yunus'a Tapduk'dan oldı Hem Barak'dan Saltuk'a Bu nasib çün cüş kıldı Ben nice pinhan olam" Yunus Emre Anadolu’nun manevi önderlerinden kabul edilen ve tesiri de bulunan Barak Baba, Moğol baskısının arttığı 13. yüzyıl ortamında Küçük Asya’da dünyaya geldi. Çoğu kaynak kesin olmamakla birlikte onun doğum yerini Tokat olarak gösterir. Ölüm yılı kesin olmamakla birlikte 1307 dolayıdır. Araştırmacılar Barak baba’nın Babai Hareketi’ne mensup bir Kalenderi-Haydari şeyhi olduğunu belirtmektedirler. Genç yaşlarında Sarı Saltuk’a intisap ettiği ve Barak(Köpek) lakabını da Saru Saltık’un verdiği ifade edilmektedir. Barak Baba’nın ne zaman Sarı Saltık’a intisap ettiği bilinmemekle birlikte Kırım’da yaşadığı dönemin olabileceği üzerinde durulmaktadır. Barak Baba Anadolu’yu baştan başa dolaşmış ve kısa zamanda şöhret kazanmıştır. Yaşadığı dönem Moğol egemenliğindeki Selçuklu olduğundan, dolaştığı illerde Moğol...

Geyikli Baba

Resim
Anadolu’nun Nefesi 18 Geyikli Baba “Geyiklünün ol Hasan Söz ayıtmış kendüden Kudret dilidür söyler Kendide söz nesidür Okuyuban yazmadan Yanılıban azmadan Yunus bu ışk sözünü Kim bildi bilesidür” Yunus Emre Anadolu’nun sönmeyen ışığını yakan Anadolu Erenleri’nden biri de “Geyikli Baba”dır.  Osmanlı Devleti’nin temellerinin atılmasını sağlayan Abdalan-ı Rum(Anadolu Erenleri)taifesi arasında olan ve yine pek fazla bahsi geçmeyen bir şahsiyet olan Geyikli Baba, Orhan Gazi döneminde yaşamış ve Bursa’nın fethine de katılmıştır. Bazı kaynaklar asıl adının Mehmet, bazıları ise Ulvi olduğunu belirtseler de Yunus Emre onun adının Hasan olduğunu yukarıdaki manzumede ifade eder. Söylenceler, geyik beslediği ve bindiğinden dolayı adına Geyikli Baba dendiğini göstermektedir. Osmanlı kayıtlarına göre Geyikli Baba Hoy’dan gelmiştir. 1275-1350 yılları arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. Aşık Paşazade’nin Gaziyan-ı Rum, Ahiyan-ı Rum, Abdalan-ı Rum ve Bacıyan-ı Rum olmak üzere a...

Somuncu Baba

Anadolu’nun Nefesi 17 Somuncu Baba Bazılarının sırrı, bilinmemektir. Sağ elin verdiğini sol el, sol elin verdiğini sağ el bilmez. İşte Melamilerin vasıfları arasında yer alan bu özellik, toplumun içinde kendini bildirmemekle örtüşerek ortaya çıkar. Tıpkı Şeyh Hamideddin Aksarayi gibi... “Yıldırım’ın Niğbolu zaferine bir minnet borcu olarak Bursa’da yaptırdığı Ulu Cami’nin -bazı kaynaklara göre 1399 yılının yazında, Hami Danışmend’in saptadığına göre ise 1400 yılı Mart ayında- Cuma namazıyla açılışında hutbeyi okumak üzere Yıldırım’ın çağırdığı Emir Buhari, “Bu kentte o varken bize düşmez” diyerek Somuncu Baba’yı ileri sürer. Bunun üzerine alçak gönüllü ve çekingen bir ihtiyar olan Şeyh Hamid kürsüye ilerlerken, “Ne ettin, beni sonunda açığa vurdun Emirim” diye sitem eder.” Daha ileride devamını aktaracağımız bu rivayette de görüleceği üzere Şeyh Hamid ya da Bursa halkının bildiği isimle Somuncu Baba, sırrının ifşa olmasından rahatsızlık duymuştur. Çünkü sır, sır olma...

Fatma Bacı

Resim
Anadolu’nun Nefesi 16 Fatma Bacı “Hünkâr Rum ülkesine yürüdü. Elbistan’da Ashab-ı Hehf mağarasına uğradı. Orada bir erbain çıkardı, Kayseri’ye doğru yola çıktı.Hünkâr Hacı Bektaş Veli Rum ülkesine yaklaşınca mâna aleminden Rum erenlerine esselamü aleyküm Rum’daki erenler ve kardeşler diye selam verdi. Bu sırada Rum ülkesinde elli yedi bin Rum ereni sohbette, meclisteydi. Rum’um gözcüsü de Karaca Ahmet’ti. Hünkârın selam verdiği Fatıma Bacı’ya malum oldu. Mecliste yemek pişirmedeydi. Fatıma Bacı ayağa kalktı, Hünkârın bulunduğu tarafa döndü, elini göğsüne koydu, üç kere aleykümselam dedi, yerine oturdu. Meclistekiler bu hali görünce kimin selamını aldın dediler.  Fatıma Bacı, kendisi dedi Horosan erenlerinden fakat şimdi Beyt Allah tarafından geliyor.” Vilayet-Name (Menakıb-ı Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli) Fatma Bacı ve Anadolu Bacıları, Moğol saldırılarının affa izin vermediği bir zaman dilimi olan 13. yüzyılda Kayseri’de tarih sahnesine çıktı. Belki de yalnızca bu...